28 Şubat davasında 34. duruşma başladı. Duruşmada tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Duruşmada savunma yapan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal çarpıcı açıklamalar yaptı. 'İddianamede tamamen askerler suçlanmış. Diğer devlet ricalinden bahsedilmemiştir' diyen Köksal, Silahlı Kuvvetler'in illegal iş yapmayacağını belirtti. Köksal, 'Şartlar gerektiğinde gerekli şeyi yapar. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım. Emirleri uygulamazsak yasal bir suç işlemiş oluruz.' diyerek ne kadar çarpık bir bakış açısına sahip olduklarını gösterdi. Köksal, 28 Şubat sürecinde Sincan merkezinden tankların yürütülmesinin de önceden planlanmış bir geçiş olduğunu, normal güzergahta tamirat olduğu için şehir içinden geçmek zorunda kaldıklarını savundu.
20.11.2013 12:56 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 35. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
SANIK HAYRİ BÜLENT ALPKAYA'NIN SAVUNMASI
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü celsesi, dönemin Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya'nın avukatı Erol Aras'ın savunmasıyla başladı.
Davanın sadece BÇG'nin yargılanması değil, bir dönemin yargılanması olduğunu ifade eden Aras, "gelinen noktada devrilmiş bir hükümetin değil, istifa etmiş bir hükümetin olduğunun" anlaşıldığını belirtti.
Davanın, birtakım intikam duyguları ve acılarla, seneler sonra siyasilerin "28 Şubat ne oldu?" yönündeki beyanları üzerine açıldığını öne süren Aras, davanın hukuki ve sosyal temelinin çok sağlam olmadığını savundu.
Müvekkili Alpkaya'nın BÇG içinde görev almadığını aktaran Aras, Tansu Çiller'in, REFAH-YOL Hükümetinin istifasından sonra dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'a yönelik, "Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi" sözü üzerine başlatılan kampanyaya ilişkin, "Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kampanyasıdır. Tansu Çiller o sırada hükümette değildir. Bunun hükümeti düşürmekle, psikolojik harekatla ilgisi yok. Hukuk dışı, şiddete dayalı, insanlık dışı bir saldırı emri verilmemiştir" ifadelerini kullandı.
SANIK HİKMET KÖKSAL'IN SAVUNMASI
Aras'ın ardından duruşmada tutuksuz sanıklardan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal savunma yaptı. Köksal, savunmasında MGK toplantısında yaşananları anlattı. MGK toplantısına Cumhurbaşkanı’nın açılış konuşması ile başlandığını söyleyen Köksal, “Önce MİT, daha sonra İçişlerinden emniyet görevlisi bilgi verdi, Genelkurmay Başkanlığı'ndan da bir korgeneral arkadaşımız da bilgilendirme hususunda görüş belirtti. Sonrasında bir tavsiye kararı olarak hükümete tavsiye edilmesi kararlaştırıldı." dedi.
-Köksal: Sadece askerler suçlanıyor-
Köksal, “İddianamede tamamen askerler suçlanmış. Diğer devlet ricalinden bahsedilmemiştir. MİT ve emniyet sunum yaptı. Bu, tamamen iyi niyetle hükümete tavsiye edildi.” şeklinde konuştu.
MGK ve YAŞ toplantılarına yasal olarak katıldığını, alınan kararları da imzaladığını anlatan Köksal, BÇG'nin illegal bir yapı olmakla suçlandığını belirterek, "Ben BÇG içinde olmadım, ama bu beni çok üzdü." dedi.
-Köksal: Niyetimiz kötü olsa kimse durduramaz, emrin dinlenmemesi yasal suçtur!
Köksal, "TSK, illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" diye konuştu. Silahlı Kuvvetler'in illegal iş yapmayacağını belirten Köksal, “Şartlar gerektiğinde gerekli şeyi yapar. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım. Emirleri uygulamazsak yasal bir suç işlemiş oluruz.” diye konuştu.
"Batı Çalışma Grubu Eylem Planı" diye bir çalışma olmadığını savunan Köksal, "Olsa mutlaka haberim olur, inkar da etmezdim. Üst makamca yapılan çalışmaların hiçbirinin altında ıslak imzam yoktur. Bütün askerlik hayatım boyunca sadece mesleğimle uğraştım. Hiçbir ideolojinin içinde olmadım" ifadelerini kullandı.
Şemdin Sakık'ın yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş azılı bir katil olduğunu söyleyen Köksal, Sakık'ın beyanlarıyla suçlanmaktan üzüntü duyduğunu dile getirdi.
ÖZBEK'İN BAŞBAKAN ERBAKAN'A YÖNELİK HAKARETİ
Köksal, dönemin Erzurum Bölge Jandarma Komutanı Osman Özbek'in Başbakan Necmettin Erbakan'a yönelik basında yer alan küfürlü konuşması sırasında Genelkurmay Başkanlığına vekalet ettiğini bildirerek, olay üzerine Özbek'e niçin böyle söylediğini sorduğunu aktardı. Köksal, şöyle devam etti.
"Çok başarılı hizmet vermiş bir arkadaştır. İnsanların bir de psikolojik yapısı vardır. Söylediğini tasvip etmiyorum, asla. Ama yanlışlık yapabileceğini her zaman düşünmek gerekir. Kişisel görüşünü dışa vurmuş ve söylemiştir. Ben gerekli araştırmayı yapar yapmaz Antalya'ya giderek, orada bulunan Sayın Cumhurbaşkanı'na durumu anlattım. 'Basına bilgi vereceğim' dedim. Sayın Cumhurbaşkanı ise 'Siz basına bir şey söylemeyin. Ben gereken bilgileri vereceğim' dedi. Dışarıda bekleyen gazetecilere bir şey söylemedim. Biraz gittikten sonra karşıma biri çıktı, gazeteciymiş, dedi ki, 'Sizin astınız şöyle şöyle demiş, hükümete küfretmiş'. Ben, 'Cumhurbaşkanına bilgi verdim. O açıklama yapacak' dedim. Yalnız, 'İnsanların ağzına bant çekemezsiniz' diye ekledim. Bu da suç olarak gösterilmiş iddianamede. Bir türlü anlayamadım."
TANKLARIN YÜRÜTÜLME GEREKÇESİ, TRAFİĞİ AKSATMAMAK!
Köksal, 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların geçmesiyle ilgili, şunları kaydetti: "Sincan'dan tankların yürütülmesi kadar istismar edilmiş bir olay görmedim. Enteresandır ki bu kadar önemli görülen, abartılan, hala 3 tane tankın televizyon monitörlerinde tehdit unsuru gibi gösterildiği olayın tehditle, korkutmayla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olay olduğu zaman Kara Kuvvetleri Komutanlığında en üst düzeydeki insan bendim. Hiçbir kişi arayıp da 'Bu tankları niye yürüttün?' diye sormadı. Herkes istediğini yazdı, istediğini düşündü. Halbuki tanklar, yıllık eğitim planının gereği olarak Sincan'dan geçti. Neden Sincan? Sincan şehir merkezi değil. Ankara, İstanbul gibi yerlerde ana yola zarar vermeyelim, trafiği aksatmayalım diye... Üstelik her zaman kullandığımız yolda bir köprü tamiratı vardı, oradan geçemedik. 4 Şubat'ta gözümden katarakt ameliyatı olmuştum. Sincan'daki olaylar ise 5 gün önce olmuştu. Dolayısıyla oradan geçmenin suç olacağını hiç düşünmemiştim. Yıllık eğitim planı için müsaade almaya kalkarsak, o zaman biz hiçbir eğitim yapamayız.
Hiç kimseden müsade almadım. Tanklar neden Sincan'dan geçmiş? Meclis'in önünden mi geçmiş? Veyahut da Çankaya'daki Reisicumhur Köşkü'nü mü sarmışız. Kimseye ateş mi etmişiz? Ben emir verdikten sonra bütün Kara Kuvvetleri çıkar araziye, gece eğitimi yapar. Bu benim görevim. Bunu yaparsam, planlara girmişse, kimseye sormam."
Köksal, "yapılan tatbikatlardan da halk korku duymadı" ifadelerini kullandı.
-------------------------------------------------------------------------------
-Tank geçişi neydi?-
30 Ocak 1997'de Refah Parti'li Sincan Belediyesi'nin, İsrail'in Filistin'deki katliamlarını protesto amaçlı düzenlediği 'Kudüs Gecesi'ni bahane eden TSK içindeki cuntacı grup, hükümete gözdağı vermek için 4 Şubat'ta Sincan caddelerinden 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yapma emri vermişti.
-Üç kişinin emri gerekiyor-
Davanın sanıklarından Erdal Ceylanoğlu, geçtiğimiz Şubat ayında 28 Şubat davası soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. O dönem Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanı olan Erdal Ceylanoğlu'na Sincan'dan tankların geçmesiyle ilgili sorular yöneltilmişti.
Ceylanoğlu, tankların yürütüldüğü tarihte izinli olduğunu söylemiş ve olayı duyduktan sonra, öğle saatlerinde birliğe gittiğini savunmuştu.
Ceylanoğlu, bir başka soruyu yanıtlarken, tankların geçişi için Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı ile üç kişinin emrinin gerektiğini açıklamıştı. Ceylanoğlu'nun avukatı Erol Aras, Bir gazetecinin ''Emri veren kimdi'' sorusuna, ''İsim vermek doğru olmaz ama o dönemin Genelkurmay Başkanı ve EDOK Komutanı vermiştir'' diye yanıt vermişti.
-------------------------------------------------------------------------------
Köksal, tankların yürütülmesi konusuna devamla şunları da söyledi: "Ben hastanedeyken telefon geldi, dediler ki 'Sayın Genelkurmay Başkanı çok üzülmüş, neden haberleri olmamış'. Art niyetli olsaydım eğer, bu şekilde hareket etmezdim. Daha büyük kuvvetleri her tarafa çıkarırdım. Bu (tankların geçişi), 30 Ocak'ta yapılanlardan sonra olduğu için korkutmaya çalışmışız. Türk halkı askerden, tankından, topundan korkacak değil. Sevgiyle yaklaşır askerine, korkutma olmaz. Eğer bir millet askerini sevmiyorsa, o milletin sonu gelmiş demektir."
Soruşturma aşamasındaki beyanına, "Tanklar için emir verdim" diye yazıldığını bildiren Köksal, "Yazılı emir de vermedim, sözlü emir de vermedim. Savcı Mustafa Bilgili'ye bunu söyledim, 'Düzeltiriz' dedi. Ben, kurmay başkanına, 'Eğitim uygulama planlarındaki vazifesini yapsınlar' dedim" ifadelerini kullandı.
-Çapraz sorgu-
Çapraz sorguda Savcı Kemal Çetin'in, “Yapılan tatbikatın planlanıp planlanmadığının belgesi Genelkurmay’da yok. Planlı tatbikatla ilgili bir belge gerekli yere iletilmez mi?” sorusuna Köksal, “Tatbikat 7’sinde yapılacaktı. Ben 4’üne aldırdım. Genelkurmay bütün tatbikatların ne zaman yapılacağını bilmez. Benim İstanbul’da incelemelerim vardı. O yüzden erkene aldırdım ama ameliyat olduğum için tatbikatı da izleyemedim” şeklinde cevap verdi
Sanık Hikmet Köksal, Başkan Tayyar Köksal'ın "54. Hükümet kurulduktan sonra, ordunun, Genelkurmayın veya üst düzey komutanların hükümetten rahatsızlığı olduğuna dair beyanı, hükümetin görevden el çektirilmesi, düşürülmesi, istifa ettirilmesi yönünde çalışması oldu mu?" sorusuna, "Asla böyle bir görüş olmadı, böyle bir şey sorulmadı. Hayır. Hatta MGK'da bile ne bir darbe, ne hükümetin düşürülmesi, böyle bir şey asla konuşulmadı. Sadece istihbari bilgiler konuşuldu" karşılığını verdi.
28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının daha önce askerlerce mi hazırlandığı, yoksa kararların toplantıda mı alındığı ve kararların alınmasında askerin hükümete baskısı olup olmadığı sorusu üzerine Köksal, "Hayır. Sadece bilgiler verildi. Bu bilgiler üzerine tartışmalar yapıldı. Cumhurbaşkanının emriyle tutanak halinde yazıldı. Herkes imzaladığı gibi ben de imzaladım. Bugün de olsa imzalarım" dedi.
Üye Hakim Süleyman Köksaldı, İzzet Baysal tarafından Hikmet Köksal'a gönderilen ve "Tek çare ve tek ümit, ne kadar arzu etmesek de yine sizlersiniz" yazan mektuptan bir bölüm okuduktan sonra, "İzzet Baysal'ı tanıyor musunuz?" diye sordu.
Hikmet Köksal, böyle binlerce mektup geldiğini ifade etti ve İzzet Baysal'ı tanımadığını söyledi.
-Tank ifadelerindeki çelişki-
Üye Hakim Hakan Oruç'un, Sincan'da tankların yürütülmesi konusundaki beyanıyla sanıklardan İzzettin İyigün'ün soruşturma aşamasındaki beyanının çeliştiğini söylemesi üzerine Köksal, "Tankların geçmesi, hareket etmesi bir plan göreviydi. O plan dediğimiz de yıllık eğitim emridir. O emrin gereğinin yapılmasını söyledim. Denetlemeye gideceğimi söyledim" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, "Osman Özbek ile ilgili bir disiplin işlemi yapıldı mı?" sorusuna ise Köksal, "Ben, Genelkurmay Başkanlığına üç günlüğüne vekalet ettim. Adli soruşturma yapıldığını zannediyorum. Sonuçta arkadaşım görevden alındı" karşılığını verdi.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki oturumunda Köksal'ın çapraz sorgusuna devam edildi.
Sanık avukatlarından Aykanat Kaçmaz, "İddianamede tankların yürütülmesinin hükümet ve vatandaş üzerinde büyük korku yarattığı geçiyor. Gazete haberindeyse tankların yürütülmesinin vatandaşlarca ilgiyle izlendiği yazıyor. Sizce tankların yürümesini ilgiyle izleyen vatandaşlar bundan korkmuş mudur" sorusunu yöneltti.
Köksal, soruya "Tanklar ilk kez yürümüyor, birçok kez yürümüştür. Türk insanı tanktan da toptan da korkmaz, askerin yürüyüşünden de korkmaz" karşılığını verdi.
Cevabın ardından müşteki avukatlarından Yunus Akyol, bulunduğu yerden Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'a, "Sayın Başkan bu soruda yorum göremediniz mi?" diye sordu.
Köksal, duruşma düzeninin bozulmaması konusunda Akyol'u uyardı.
Akyol, "Size soru sormak istiyorum" dedi.
Köksal ise buna, "Bana soru sorma hakkınız yok. Öyle bir usul yok. Tartışmayalım, lütfen" karşılığını verdi.
-Sultanbeyli'de dikilen Atatürk heykeli-
Müşteki avukatlarından Yılmaz Bölükbaşı, o dönemde, emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu'nun girişimleriyle Sultanbeyli'de Atatürk heykeli dikilmesi ve caddenin adının Atatürk olarak değiştirilmesine ilişkin soru yöneltti.
Hikmet Köksal, soru üzerine "Doğu Silahçıoğlu herkes kadar vatansever bir subaydır. O belediye başkanıyla mahalli idare amiriyle görüştü. Komutanlarının müsaadesini alacağı bana söylendi. Kendisine bir tarla gösterilerek 'Oraya dik' denilmiş. Bana geldiğinde, 'Valiyle kaymakamla görüş, o heykeli dik' dedim. Çünkü dikilen heykel çok sevdiğimiz Atatürk'ün heykelidir" yanıtını verdi.
Hikmet Köksal, Bölükbaşı'nın, "Yani o heykelin dikilmesi talimatını dolaylı olarak siz verdiniz, öyle mi?" sorusunu "Evet" diye yanıtladı.
Bölükbaşı, "Bugün dönemin Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı aradım. 'Şu tank olayını anlat' dedim. Bir ayrıntı ifade etti. Tanklar geçiyor, içinden bir tanesi bırakılıyor. Daha sonra arıza yaptı deniliyor. Halk tedirgin şekilde bu tankı sonuna kadar izliyor. O tank da daha sonra diğerlerine katılıyor. Yani orada, psikolojik harekatın içinde mizansen uygulanıyor. Tankların yürütülmesi konusunu net olarak bize özetler misiniz?" diye sordu.
Köksal'ın soruya yanıtı, "Çok net olarak söyledim ama siz anlamak istemediniz. O yüzden size cevap vermeyeceğim" oldu.
Avukat Bölükbaşı, Bekir Yıldız'ın kendisine, tanklar Sincan'da yürüdüğünde köprü çalışması olmadığını söylediğini bildirerek konunun Ankara Büyükşehir Belediyesinden sorulmasını talep etti.
Köksal da o gün bozulmuş bir köprünün tamiratı bulunduğunu söyledi ve köprü tamiratı konusununun araştırılmasını istedi.
Söz alan sanık Erdal Ceylanoğlu da "Tankın arıza yapmadığı doğru değil. Tank arıza yaptı" dedi.
-"Tanklar eğitime gitti"-
Avukat Bölükbaşı'nın, "28 Şubat kararlarını hükümetin uygulamadığını söylediniz. Hükümet, 28 Şubat kararlarına gönüllü olarak imza atmışsa niye uygulanmasın?" sorusunu ise Köksal, "Onu bana değil, Sayın Başbakan Beye, tekrar dünyaya gelirse sorarsınız" diye yanıtladı.
Müşteki avukatlarından Figen Şaştım'ın, "Sincan'da tankları neden yürüttünüz?" sorusu üzerine Köksal, şunları söyledi:
"Tanklar eğitime gitti. Eğitim için Sincan belediye başkanından, kaymakamından, Genelkurmay başkanından, validen izin almam ben. Emir, sadece büyükşehirlerin içinden tankların geçmemesidir. Ankara, İstanbul gibi şehirlerin içinden geçilmeyecek. Bu tatbikatlar bugün yapılmadı. Senelerdir yapılır. Bunları anlamanız mümkün olmayabilir. Çünkü asker değilsiniz. Hiç kimseden müsaade almadan bu eğitimi yapmalıydık. Her zaman eğitim yaptığımız yolda köprü onarımı varmış. Bana 'Nereden gidelim' diye sordular. 'Nereden isterseniz oradan gidin' dedim ben de."
Köksal, Şaştım'ın, "Madem rutin bir durum, 4 Şubat'tan önce en son ne zaman tanklar şehrin içinden geçti?" sorusu üzerine, geçmişte de bunun yapıldığını ancak tarihini hatırlamadığını bildirdi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın 24 Ocak 1997'de Gölcük Donanma Komutanlığındaki toplantıya katılıp katılmadığı sorusu üzerine Köksal, toplantıya katıldığını bildirdi. Köksal, toplantıda tatbikatla ilgili konular konuşulduğunu ancak her şeyi hatırlamadığını ifade ederek "18 sene geçti, ben de 82 yaşındayım" diye konuştu..
-"İddianame de gazete manşetine dayanıyor"-
Müşteki avukatlarından Enis Günay'ın "Türkiye o dönemde çalkantılı bir dönem geçiriyor. Tankların geçişini ertelemeyi düşünmediniz mi?" sorusu üzerine, hiçbir zaman önceden planlanmış bir emri geri almadığını anlattı.
Sincan'da tankların geçmesinden sonra gazetelerin manşetlerini görünce, bunun eğitim amaçlı olduğuna ilişkin neden açıklama yapmadığı sorulunca Köksal, "Gazete manşetleri mi idare ediyor Türkiye'yi? İddianame de gazete manşetine dayanıyor. Tankların yürütüldüğünün ertesi günü manşetlerde gördüğüm manzarayı unutmuyorum. Ancak gazetenin fikri de beni fazla bağlamaz" karşılığını verdi.
Avukat Muhammed Emin Özkan'ın, "Demokrasiye balans ayarı yaptık sözü sizi rahatsız etti mi?" sorusu üzerine Köksal, "Hayır. Çünkü bu sözün söylendiğine inanmıyorum. Arkadaşım da böyle bir söz söylemediğini beyan etti" yanıtını verdi.
Köksal, bir başka soruyu yanıtlarken, Sincan'da tankların geçmesinin 28 Şubat 1997'deki MGK'da gündeme gelmediğini bildirdi.
Sanıklardan dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, söz alarak hiçbir konunun MGK'ya daha önce hazırlanarak gelmediğini anlattı ve "Zaten cumhurbaşkanı onu kabul etmez. Yaşayan bir tanık olarak söylüyorum. Cumhurbaşkanı herkesi toplar, dinler" dedi.
-Sanık avukatı-
Hikmet Köksal'ın avukatı Yavuz Er de iddianamede TSK'nın lehine tek bir paragraf bile bulunmadığını ve TSK'nın yargılandığını ifade etti.
Er'in sözleri üzerine üye Hakim Hakan Oruç, "Burada Türk Ordusu yargılanmıyor. Biz de Türk Ordusu içinde görev yaptık" ifadesini kullandı.
Er ise "Ordunun kurmay heyeti yargılanıyor. Ben burada komutanlar nezdinde Türk ordusunun yargılandığını vurgulamak istiyorum. Müvekkilim Hikmet Köksal 600 bin kişilik Türk ordusunun temsilcisi. Şu anda, salonda öğrencisi olmayan çok az insan olabilir. 82 yaşındaki bir insanı 16 ay cezaevinde kaçacak diye tutuyoruz. Yargılama yapılırken, şerefli Türk komutanlarının geçmişleri de göz önünde tutulsun" diye konuştu.
"İddianamede atılı suçun işlendiğine ilişkin deliller dışında her şeyin bulunduğunu" savunan Er, "Bin 300 sayfalık iddianame gazete haberleriyle kitap yazarlarının fikirleriyle dolu. Atılı suçlamalar için toplanan deliller şüphe içeren, akla ve mantığa uzak, Ceza Muhakemesi Kanunu'nu dışlayan delillerdir. Hukukun evrensel ilkelerine de aykırılar. Gazete ve yazar görüşleri, Genelkurmay görüşlerinin önüne geçiyor" değerlendirmesini yaptı.
SANIK AHMET ÇÖREKÇİ'NİN SAVUNMASI
Duruşmada son olarak dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ahmet Çörekçi’nin savunması alındı. MGK’da Batı Çalışma Grubu’nun kurulması yönünde bir karar alınmadığını belirten Çörekçi, “MGK hükümet üyelerinden hiç kimse herhangi bir şeye itiraz etmedi. MGK alınan kararların yapılıp yapılamadığının sorma yetkisine sahip değildir. Aynı konu tekrar gündeme alınırsa süreç yeniden işletilir. MGK üyesi olarak, alınan kararları takip etmedim, kimseye sormadım. Alınan kararların takibi görevlerim arasında yok” dedi.
Çörekçi, MGK'nın gündeminin cumhurbaşkanınca belirlendiğini, kurulda her üyenin görüş ve önerilerini söylediğini aktardı. MGK'nın sadece anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görevleri yaptığını bildiren Çörekçi, MGK gündeminin belirlenmesinde, gündemle ilgili hususların takibinde katkısının olmadığını belirtti.
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın, MGK kararlarıyla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılmasını tüm bakanlıklara ve ilgililere gönderdiğini kaydeden Çörekçi, MGK üyesi olarak alınan kararların hiçbirini takip etmediğini ileri sürdü.
MGK gündemine müdahale etme, kurulda bir konunun görüşülmesini isteme yetkisinin olmadığını ifade eden Çörekçi, REFAHYOL hükümetinin istifasının, MGK kararlarına bağlanması doğru olmadığını savundu.
Çörekçi, "Sadece anayasal bir kurum olan MGK toplantılarına katılmam, suçlanmama dayanak gösteriliyor" ifadesini kullandı.
Çörekçi, "16 yıl önce, Ağustos 1997'de emekli oldum. BÇG adlı oluşumun ne kuruluşuna ne faaliyetlerine katıldım. İlgili belgeleri de görmedim. Görseydim imzam ve parafım olurdu. Benden habersiz olarak düzenlenen hiçbir belgeden sorumlu olmayacağım" dedi.
İddianamede, hükümeti nasıl ortadan kaldırmaya veya görev yapmasını engellemeye çalıştığı, cebir ve şiddet kullanıp kullanmadığı, kullandıysa bunun ne olduğunun açıkça belirtilmediğini anlatan Çörekçi, "Atılı suçu işlemedim, suçsuzum, beraatimi istiyorum" diye konuştu.
Duruşmaya, yarın saat 10.00'a kadar ara verildi. Savunmaları alınan Hikmet Köksal, Altaç Atılan, Köksal Karabay ve Orhan Yöney'in duruşmalardan vareste tutulduğu davaya yarın saat 10:00’da devam edilecek.
(20 Kasım 2013, 12:56)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat´ta şok Çiller itirafı
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap