28 Şubat davasında 43. duruşma başladı. Duruşmada, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor.
05.12.2013 13:02 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 43. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
Duruşmanın başında üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanıkların yoklamasını aldı. Duruşmada daha sonra sanıkların savunmasının alınmasına geçildi.
SANIK MUSTAFA ÖZBEY'İN SAVUNMASI
Duruşmada dönemin Genelkurmay Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanı emekli sanık Tümamiral Mustafa Özbey savunma yaptı. Özbey, savunmasında, "BÇG, şimdiden yargısız infaz edilmektedir. 'BÇG demek 28 Şubat'tır' deniliyor iddianamede. Bu davayı adli ön yargıdan kurtarmak savcılığın ve hepimizin görevidir" dedi.
28 Şubat'ın sadece BÇG'den ibaretten olmadığını savunun Özbey, şöyle konuştu: "28 Şubat süreci 1996 yılında başlayan toplumsal gerginlikler, bazı siyasilerin Meclis kürsüsünden ettikleri yemini de hiçe sayarak aleni şeriat istemesi, MİT'in raporlarıyla laiklik ilkesinin tehlikede olduğu kaygısıyla Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MGK'da irticayı gündeme almıştır. Toplantıda 18 maddelik tavsiye kararı oy birliğiyle alınmıştır."
Özbey, irticayla mücadelenin bir devlet projesi haline geldiğini, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın tavsiye kararlarını benimsediğini ve irticayla mücadele için bir kurul oluşturulduğunu söyledi.
"28 Şubat'ta süreci resmen başlatan 14 Mart 1997 tarihli Başbakanlık emridir. Başbakanlık tavsiye kararları aynen benimsenerek bir devlet projesi haline getirildi. 28 Şubat eşittir irticayla etkin mücadeledir. 28 Şubat eşittir BÇG değildir" diyen Özbey, şöyle konuştu:
"Hedef sadece hükümetin düşürülmesiyse REFAHYOL'un istifasından sonra çalışmalar durduruldu. 28 Şubat sürecinin kesintisiz 13 yıl boyunca uygulandığını nasıl açıklayacağız? TSK, 28 Şubat sürecinin günah keçisi değildir. İrticayla etkin mücadele konusunda Başbakanlığın verdiği emir yalnızca Genelkurmay'a değil, devletin bütün kurumlarına verilmiştir. Şayet bir suç varsa bakanlıklara bağlı tüm birimlerin de bugün sanık sandalyelerinde oturması lazım. Bu davanın adil bir yargılama olabilmesi için bilgi ve belgelerin Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulundan istenmesiyle mümkün olacaktır. BÇG'nin kuruluş tarihi 27 Mayıs 1997'dir. BÇG, kurulduktan 20 gün sonra hükümeti yıkmak gibi şey söz konusu olamaz."
BÇG'nin, TSK içinde emir komutayla kurulan, kendisine verilen emirleri yerine getiren bir kurul olduğunu belirten Özbey, cunta yapılanmasının da mesnetsiz bir hayal ürünü olduğunu ileri sürdü.
Amirlerinden BÇG toplantılarına katılması yönünde emir almadığını savunan Özbey, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın duruşmaya gelerek bildiklerini anlatmasını istedi.
Savunmanın ardından Özbey'in sorgusuna geçildi.
Üye Hakim Hakan Oruç'un "Gölçük Donanma Komutanlığında yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler var. Burada askeri personel hakkında bazı formlar var. 'Aileleri tesettürlü, kayın validesi başörtülü' değerlendirmeleri var. Bunları hatırlıyor musunuz? BÇG ile bağlantısı var mı? Ciddi çalışma yapılmış" sorusuna Özbey, şöyle yanıt verdi:
"Böyle bir belge imzasız ve delil niteliğinde bir belge olduğu için kabul etmiyorum. İdari olarak da bunu hatırlamıyorum. Bunun emri varsa sürdürülmesi doğaldır. Emri varsa sürdürülmesi gerekir."
Oruç'un, "Gölcük Donanma Komutanlığında bulunan belgelerin saklanması doğal mı, nasıl saklanıyordu bu belgeler?" sorusuna ise Özbey, "Karargah binası depremde çöktüğü için 1,5 yıl dışarıda kaldık. Başka yerlerde kaldık, son 6 ay içerisinde binaya geçtik. Ben bu belgelerin torbalar içinde o şekilde zemin altına yerleştirilmesinin usule uygun olduğunu düşünmüyorum" diye yanıtladı.
Cumhuriyet savcısı Kemal Çetin de, "Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulunun devamıyla alakalı açıklamalarda bulundunuz. Erbakan'ın imzaladığı belgeye baktığımız zaman, Erbakan zamanında kurulan bir komisyon var. Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu, isim farkı var. Bu, Erbakan zamanında kurulan komisyonun herhangi bir çalışma yaptığına ilişkin bir belgeye rastlamıyoruz. Mesut Yılmaz hükümeti döneminde yapıldığı gibi BÇG'den buraya belge gönderilip gönderilmediği konusunda bilginiz var mı?" sorusuna Özbey, "Ben bu çalışmanın hiç içinde olmadım" şeklinde cevap verdi.
Özbey, müşteki avukatlarının sorularına ise cevap vermedi.
Sorgunun ardından Özbey'in avukatı Fethi Öz savunma yaptı. Avukat Öz, savunmasında, iddianamenin TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonunun raporuna göre hazırlandığını öne sürerek bunu doğru bulmadığını söyledi.
Müvekkilin 7 Nisan 1997'de yapılan toplantıya katılmadığını, görev alanın Yunanistan ile Kıbrıs olduğunu, yurt içinde bir görevinin olmadığını savunan Öz, atılı suçların gerçekleşmediğini söyleyerek müvekkilinin duruşmalardan vareste tutulmasını ve beraatini talep etti.
Duruşmaya ara verildi.
SANIK İSMAİL RUHSAR SÜMER'İN SAVUNMASI
Duruşmada emekli Tuğamiral İsmail Ruhsar Sümer de savunma yaptı. Görevi gereği çocuklarının doğumunda bile bulunamadığını belirten Sümer, "1971'de kızım dünyaya geldiğinde ABD'deydim eğitim alıyordum, 1974'te oğlum doğduğunda Kıbrıs Barış Harekatında suların altındaydım. Ömrüm devletime hizmet vermekle geçti" dedi.
Genelkurmay Karargahında, Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunduğunu ifade eden Sümer, burada, çevre ülkeler başta olmak üzere, Genelkurmay Başkanlığı'nın ilgisi dahilinde bulunan bölgelerde istihbarat faaliyetleri yürüttüklerini anlattı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) hiçkimsenin hiyerarşik yapının dışına çıkamayacağını ifade eden Sümer, Genelkurmay Karargahında, "irtica ile mücadele" konusunda yapılan toplantılara katılmadığını savundu.
Batı Çalışma Grubu (BÇG) faaliyetlerine, kendisinin de 65 kişilik dairesinin de katılmadığını öne süren Sümer, gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak bu çalışmalara katıldığının iddia edilmesini anlayamadığını söyledi.
Sümer, "BÇG ile ilgili bir toplantıya iştirak etmedim, dairemden hiçbir elemanım da BÇG'de görev yapmadı" dedi
Genelkurmay Başkanlığı'nın emri olmadan, herhangi bir toplantı ya da brifinge katılmasının söz konusu olamayacağını belirten Sümer, şunları kaydetti:
"İrticai faaliyetler konusunda aydınlatıcı özellikte bulunan ve hiçbir değişime tabi tutulmadan, Genelkurmay Başkanlığı'nın kurum görüşü olan 1 saat 2 dakika 59 saniyelik sunumu spiker statüsünde yapma görevi, birinci amirim tarafından, bana verilmiştir. İddinamede brifingler konusunda fevkalade önemli yanlışlıklar var.
İddianamede tarafıma atfedilen brifing, tamamen sahte özellikte, suçlamaya yönelik, kasıtlı olarak tertiplenmiş birşey. Sırf bundan dolayı 7,5 ay hapis yattım. Savcılık soruşturmasında tarafıma sunulan brifing iddianamede yok."
SAVCIDAN SANIĞA TEPKİ
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti için denizin derinliklerinde 29 yıl denizaltı gibi çok gizli bir silahı kullandığını belirten Sümer, denizaltı gemisinin Kuran-ı Kerim'le birlikte alındığını söyledi.
Bu sırada araya giren, Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, sanığa, "İddia makamı olarak sabırlı davranıyorum ama daha dikkatli bir dil kullanın. Bu iddianame Mustafa Bilgili tarafından yazıldı. Bir sıkıntınız varsa savcılık orada. Gelip beni dövecekmişsiniz, buraya atlayacakmışsınız gibi konuşuyorsunuz. Sakin bir dil kullanın" dedi.
Sümer, iddianamenin özünden ayrılmayarak savunmasını yaptığını kaydetti.
Mahkeme Başkanı Tayyar köksal, "İfade şekliniz savcıyı rahatsız etmiş olabilir" ifadesini kullandı.
Savcı Çetin'in, "Sanık baştan beri bana bakarak konuşuyor, mahkemeye bakmıyor efendim" demesi üzerine, sanık Sümer, "Mahkemeye bakıyorum efendim, hiç böyle bir bakışım olamaz" dedi.
Duruşmaya, bir süre ara verildi. Daha sonra savunmasını tamamlayan emekli Tuğamiral İsmail Ruhsar Sümer'in çapraz sorgusuna geçildi.
Üye Hakim Hakan Oruç'un "Savcılıkta verdiğiniz beyanlarla burada verdiğiniz ifade de bir çelişki var. Brifingler konusunda. Bunu nasıl açıklayacaksınız? BÇG listesinde isminiz bulunduğu söylenmiştir?" sorusuna Sümer, "İddianamede 9 tane brifing vardır. O brifing gösterilmiş. Avukatımın yanında 'o brifingi ben verdim' dedim. Şimdi de söylüyorum, o brifingi ben verdim. En son yaptığımız açıklama doğrudur. Bana Tamer Tatar'la ilgili hiç bir soru sorulmadı. Bana hiç bir toplantı sorulmadı. Brifingler BÇG'ye ait değildir" yanıtını verdi.
Oruç'un, "Brifingler kimler tarafından hazırlandı, içerisinde siyasi içerikler var? Bir yardım aldınız mı? sorusu üzerine Sümer, "Bu brifingi ben verdim, muhtevatı bana ait değildir. Özü 28 Şubat'ta, GMK'da sunulan brifingin özüyle aynıdır. Askeri birlikte sunmak için bana verilmiştir. MİT Müsteşarlığının verdiği brifinge bağlı kalınarak hazırlandığı kanatindeyim" dedi.
Hakim Oruç'un, "Amacını biliyormusunuz? Ne için verildi, bunu bilmiyormusunuz? Siyasi bir içerik taşıyor" değerlendirmesi üzerine Sümer, şöyle konuştu:
"Ben istihbarat şube başkanıyım. Kendi dairemde iki tane grup oluşturulmuştur. Biri, kitle imha silahlarıdır. Çevre ülkelerdeki durumu alır, inceler ve karar verir. Bunlar TBMM'de de verilmiştir. Bunun özü aydınlatmadır kanatim. Askeri birliklerin aydınlatılmasıdır."
Oruç'un "Askeri birliklerin aydınlatılması siyasi bilgiler değil, farklı olması gerekmiyor mu?" sorusuna Sümer, "Hazırlamadığım için bilemiyeceğim" diye yanıt verdi.
Oruç'un "Bazı derneklere verilen brifinglere katıldınız mı? Sivil kesimlere verilen brifingler var. Siviller de bazı konuları merak ediyor olabilir. Niye sivillere siyasi konularda, dini konularda brifing verildi? Merak ediyorum?" sorusuna Sümer, "Yargı mensuplarına verilen brifinglere izleyici statüsünde katıldım. Bu konu bilgi saham dışında. Bunun neden sivilllere verildiği konusunda ilgiliye sorarsanız daha iyi olur. Brifing vermek çok doğaldır Genelkurmayda" dedi.
Müşteki avukatlarından Namık Kemal Burkan'ın "Sadece eşi başörtülü olduğu için ihraç edilen askerler için ne diyeceksiniz"? sorusuna Sümer, "Buradakiler, askerler, liseden beri dünya kadar yemek yemişlerdir. Masaya oturduklarında rahim ve şedid olan Allah'ın adıyla, yani besmeleyle başlar. TSK'da kimse başörtüsüyle uğraşmaz. Benim annem hacı, başörtülü" diye konuştu.
Bunun üzerine izleyiciler arasında bulunan bir müşteki "yalan söylüyorsunuz" diyerek salondan çıktı.
Cumruhiyet Savcısı Kemal Çetin de "Brifinglere MİT'ten gelen bilgilerin kaynak oluşturduğunu, 'bir spiker gibi sunduğunuzu' söylüyorsunuz. Bir sorumluluk üstlenmiyorsunuz. Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen ses kayıtlarının incelenmesine bakıldığında bir grup asker kişiler, eline kamerayı almış, dini mekanları takip etmiş, ortam dinlemeleri yapmış. Bu bilgilerin de MİT'ten geldiğini düşünüyorsunuz? Bu çalışmalar neden yapılmıştır" sorusuna Sümer, "Ben bir tek brifing verdim. O, 9 tane yapıştırılan şeylerin tamamı savcılık tarafından bana yapıştırılmıştır. Diğer soruya cevap vermiyorum. Benim ilgi alanıma girmiyor. Ses kayıtlarını yeni öğrendim. Ben 2003'de emekli oldum" cevabını verdi.
Ardından duruşma sona erdi. Duruşmaya yarın saat 10.00'da devam edilecek.
(05 Aralık 2013, 13:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap