28 Şubat davasında 63. duruşma görülüyor. Duruşmada sanıkların savunmalarına devam ediliyor.
28.01.2014 13:53 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandıkları davanın 63. duruşması başladı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları ile müşteki ve avukatları katılıyor.
Üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanık yoklamalarını aldı.
SANIK İZZETTİN İYİGÜN'ÜN SAVUNMASI
Duruşmada dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Okul Komutanı emekli Korgeneral İzzettin İyigün savunma yaptı. İyigün, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki savunmasına, "Yapacağım konuşma hem savunma hem de yakın tarihe bir not düşme olacaktır" diyerek başladı.
Etimesgut'taki Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümenine ait tank ve zırhlı araçları 4 Şubat 1997'de Sincan'dan geçirmekle suçlandığını belirten İyigün, şunları kaydetti:
"3-4 Şubat 1997 gecesi... Ünlü gece... Neden? Bunu ünlü yapanlar, ünlü yapılmasını isteyenler her gün televizyonlarda bu tankları gösterip altında bir şey arayanlar, bilmeden ahkam kesenlerdir, dava açtıranlardır. Diğer gecelerden farkı yoktur. Telefonum çaldı, arayan Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Doğu Aktulga'ydı. 'İzzet Paşa, tümene Kara Kuvvetleri Komutanının emrini ver, 80 tank ve 80 zırhlı araçla yarın sabah Sincan-Akıncılar istikametinde gidecekler' dedi. Hayatı hep zırhlı birliklerde geçen ben şaşırmıştım. Mevsim şubat, suhunet eksi 25 derece, süre çok kısaydı. Çünkü bu boyutta bir birlik ansızın, gece yol keşfi bile yapamadan... Personel gitmiş, evlerinde. Yürüyüş emri alınıyordu. 'Başkanım' dedim, 'Ben bunun zor olacağını biliyorum. Çok kaza olacak, çok insanın canı yanacak, çok er kaybedeceğiz. Lütfen şu teklifleri komutana iletir misiniz? Birincisi, bunlar 7'sinde tatbikata gidecekler, 7'sindekini öne çekmeyelim' dedim. Beklememi söyledi. Tekrar arayarak, 'Komutan kabul etmedi' dedi. 'Öyleyse ikinci teklifimi sunuyorum, acaba araç sayısını düşürebilirler mi?' dedim. Yine beklememi söyledi. Tekrar açtı, 'Kabul etmedi' dedi. 'Ben konuşabilir miyim?' dedim. 'Doğru olmaz, hasta' dedi."
İyigün, o sırada ne yapacağını düşündüğünü, önündeki seçeneklerden birinin hiç karışmamak, diğerinin ise müdahale edip, birliğe sahip çıkmak olduğunu anlatarak, "Çünkü tümen komutanı izindeydi. Hatta bana, 'Sen karışma paşam' dediler. 'Olcay Paşa, sen bırak, ben birliğime sahip çıkarım. 40 kadar tank çıkarabilir misin? Hatta zorlanırsan 30'larda da kalabilirsin' dedim" ifadelerini kullandı.
İyigün, ertesi gün kendisinin sorumluluğunda olan Polatlı'da planlı tatbikat olduğunu bildirdi. Bu tatbikatın, Etimesgut'takinden daha büyük olduğunu ve araçlarda mühimmat bulunduğunu ifade eden İyigün, Polatlı birliğinin Akıncılar'da mevzilendiğini, atışlarını yaptığını ve tatbikatı tamamladığını söyledi.
Ardından Etimesgut'a geldiğini belirten İyigün, "Kışlaya döndüğümde Kurmay Başkanım bana 'Etimesgut bir yürüyüş yapmış' dedi. 'Bir tank dışında hepsi dönmüş komutanım' dedim" ifadelerini kullandı.
-"Türkiye'nin her yerinde yapılan yürüyüştür"-
Sincan'da geçen tank ve zırhlı araçlarla ilgili, "Buradaki birlik tabur değildir, takviyeli birliktir. Bu, Türkiye'nin her yerinde yapılan yürüyüştür" diyen İyigün, verilen emri aynen yerine getirmediği için kendisine soruşturma açılmasını beklediğini, ancak hiçkimsenin bu konuyu bir daha sormadığını kaydetti.
İyigün, şöyle devam etti: "Rütbe benim için önemli değildi. Hesabını vermesini de bilirdim. Rutin yürüyüştü. Çok küçük bir birlikti. Sincan'ın içinden geçilmesi konusunda birliğe bir görev vermedim. Bu durumlarda çıkış noktası verilir, 'Etimesgut-Akıncılar'da şu saatte yürüyüş yapın, intikal edin' denir. Ondan sonrası otomatikman işler. Esasında EDOK, Samsun'dan Mersin'e kadar iç bölgenin komutanıdır. Kırmızı tabur 70-80 araçlık bir taburdur. Asli görevi Akıncılar Hava Üssü'nün korunmasıdır."
Her birliğin yıllık faaliyet planı bulunduğunu bildiren İyigün, bunun 6'şar aylık iki dilim olarak düzenlendiğini belirtti. Tank birliği yürüşünün de eğitim devresinin bitiminde yapıldığını ifade eden İyigün, yürüyüşün, askerlikteki önemine ilişkin bilgiler verdi.
Soruşturma kapsamında evinde gözaltına alındığını, öncesinde iki ağır ameliyat geçirdiğini anlatan İyigün, ifadesini alan savcının "her beyanının önüne, arkasına cümleler yerleştirdiğini" iddia etti.
Üzerine atılı suçu işlemediğini söyleyen İyigün, "İşlememiş olsam bile iddia makamının boynuma astığı bu suç yaftasını ömrüm boyunca taşıyacağım. Henüz iki ameliyat geçirmiş olmam dahi dikkate alınmadan Sincan Cezaevine konuldum. Hiç üzülmedim. Orası da benim vatanımdı. Orayı vatanımın en güzel yerlerinden biri olarak gördüm" dedi.
İyigün'ün savunmasını tamamlamasından sonra sorgusuna geçildi.
Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, savunmasını yaparken ara ara askeri tarihe ilişkin örnekler veren İyigün'den, iddianamede yer alan konulara bağlı kalmasını istedi.
İyigün'ün, "Tarihi konuşturacağım demiştim" ifadesini kullanması üzerine Köksal, "Efendim, tarih değil dersimiz" dedi.
SANIK ERGİN CELASİN'İN SAVUNMASI
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Ağustos 1994-Ağustos 1997 arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı, ardından MGK Genel Sekreterliği, sonrasında ise Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan Ergin Celasin savunmasını yaptı.
Celasin, Refah Partisi'nin iktidarda bulunduğu 8 Temmuz 1996-18 Haziran 1997'de, kuvvet komutanı olmadığını ve Genelkurmay Karargahı'nda bulunmadığını kaydetti.
İddianamede aleyhinde bir tek delil dahi bulunmadığını savunan Celasin, Nisan 1998 ve Ağustos 1998'de yayımlanan Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kuruluyla ilgili iki yazısı nedeniyle suçlandığını iddia etti. Söz konsu tarihlerde REFAHYOL Hükümeti'nin değil, 55. Hükümet'in bulunduğunu ifade eden Celasin, bu nedenle, yazıların bu davaya göre suç oluşturmadığını ileri sürdü.
Müşteki Tamer Tatar tarafından delil olarak savcılığa sunulan Genelkurmay Başkanlığı amblemli CD'nin hukuki olmayan yollarla elde edildiğini öne süren Celasin, "Bunu yapan terör veya sahtekarlık örgütü üyesi kişilerin ortaya çıkarılması gerekir. Gönül ister ki bu örgüt üyelerinin sanık olarak burda bulunması, bizim de oturarak izlememiz. İnşallah bu da olacak" dedi.
Celasin, "28 Şubat 1997'de alınan MGK kararları, 54. Hükümet sonrasında kurulan tüm hükümetler tarafından uygulanmıştır. Bu kararların amacının 54. Hükümeti devirmek değildir" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın "kumpas" açıklamalarına atıfta bulunan Celasin, "Sahte olduğunu düşündüğümüz deliller, Tamer Tatar tarafından savcılığa ulaştırılarak TSK'nın şerefli general, subay ve astsubaylarına dava açılmasına neden olunmuştur. Atılı suçu işlemedim, beraatıma karar verilmesini talep ediyorum" diyerek savunmasını tamamladı.
-"Mesut Yılmaz'a sorun"-
Daha sonra Celasin'in sorgusuna geçildi.
Celasin, müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna'nın sorusu üzerine, "7 Nisan 1997'de Genelkurmay Karargahı'nda yapılan irtica konulu toplantıya katılmadığını" bildirdi.
Tuna'nın, o dönemde Bursa'daki hakimlerin başörtüsü üzerine verdikleri bir karar sonrasında görev yerinin değiştirildiğine ilişkin haberleri hatırlatarak, buna yönelik soru yöneltmesi üzerine Celasin, "Bakın Sayın Tuna, atılı suç nedir? 54. Hükümeti düşürmek. Onların hiçbirisiyle ilgili olmadığı için cevap vermiyorum" dedi.
Tuna'nın, "Ağustos 1998 tarihli Yükseköğretim Kurumlarında Başörtüsü konulu andıç sizin tarafınızdan mı hazırlatıldı? Altında bulunan imzalar sizin mi?" sorusuna ise Celasin, "İmza ve parafeler bana aittir. Bunun sorusunu lütfen 55. Hükümetin Başbakanı Mesut Yılmaz'a sorun. Bana görev vermiş, o görevin karşılığında yapılmış. İmzamın arkasında dururum. Ama bana o imza yetkisini veren 55. Hükümetin Başbakanı. Getirebiliyor musunuz onu buraya? Buyurun getirin" karşılığını verdi.
Tuna, devamında Celasin'e birçok soru yöneltti.
Celasin, bu soruların büyük bölümü üzerine, "Atılı suçla ilgili değil", "Benimle ilgili değil", "Sayın Başbakana sorun" ifadelerini kullandı.
Celasin, bir soru üzerine Uygulamayı Takip Koordinasyon Kurulunun, Başbakanlık talimatıyla kurulduğunu söyledi.
DURUŞMA SONA ERDİ
Mahkeme, başka yerde cezaevinde bulunan sanık Doğan Temel'in savunmasının 4 Şubat 2014'te sesli ve görüntülü sistemle alınması konusunda bulunduğu cezaevine müzekkere yazılmasına karar vererek, duruşmayı 3 Şubat Pazartesi saat 09.30'a erteledi.
(28 Ocak 2014, 13:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap