28 Şubat davasında dün 41. duruşma görüldü. Duruşmada, tutuksuz sanıklar Engin Alan, Ersin Yılmaz ve Mehmet Başpınar'ın savunmaları alındı. Mahkeme ayrıca, verdiği ara kararda, bazı gazete ve internet sitelerinde yargılama ve mahkemeye yönelik eleştirilere yer veren haber ve köşe yazıları ile ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Mahkeme, tutuklu 5 sanığın tahliye talebini de reddetti.
04.12.2013 12:26 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 41. duruşması dün görüldü.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
Duruşmanın başında üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanıkların yoklamasını aldı. Duruşmada daha sonra sanıkların savunmasının alınmasına geçildi.
Duruşmada ilk olarak önceki duruşmada savunamsını yapan tutuksuz sanık eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün avukatının savunması alındı.
SANIK ENGİN ALAN'IN SAVUNMASI
Gürüz'ün savunmasının bu şekilde tamamlanmasının ardından, tutuksuz sanık Engin Alan'ın savunamsına geçildi. Daha önce savunma yapan sanıkların, iddianamede geçen belgelerden bazılarının varlığı, gerçekliği, doğruluğuyla ilgili değerlendirmelerine katıldığını bildiren Alan, 4 Nisan 1997 tarihli "Çalışma Grubu Oluşturulması" konulu belgenin, Genelkurmay Harekat Başkanlığı koordinatörlüğünde çalışma grubu kurulmasını öngördüğünü hatırlattı.
Bu belgenin Genelkurmay "J Başkanlıkları", Adli Müşavirlik ve Genel Sekreterlik Basın Halkla İlişkiler Daire Başkanlığına gönderildiğini belirten Alan, bu belgenin ÖKK'ya dağıtımının olmadığını ve belgeyi hiç görmediğini anlattı.
Alan, 7 Nisan 1997'de Genelkurmay'da yapıldığı söylenen irtica konulu toplantı tutanağına iddianamede yer verildiğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"İddianamede bu toplantıya katıldığım söyleniyor. Neye göre? Genelkurmay Başkanlığının gönderdiği isim listesine göre. Oysa gerçek bu değil. Genelkurmay, savcılığa gönderdiği kimlik bilgilerinin söz konusu toplantıya katılanların değil, o tarihlerde belirtilen makamlarda görev yapanlara ait olduğunu söylüyor. Ben de hafızamı ne kadar zorlasam da hatırlamıyorum. Ancak Genelkurmay Başkanlığı katılmamı emrettiyse, ben de bir asker olarak katılmışımdır.
-"Emre uyup katılmışımdır"-
Bu tarihte sınır ötesi harekata katılacak taburlar Etimesgut'tan Diyarbakır'a, oradan da karayoluyla görev yerlerine intikal ediyordu. Ben de bunları takip ediyordum. Ben, bu kadar işim arasında bu toplantıya da katılmışsam, emre uyup katılmışımdır."
Alan, iddianamede katılan kişilere ait olduğu iddia edilen konuşmalar bulunduğunu, oysa kendisine ait hiçbir konuşma olmadığını söyledi ve "Yani, katılmışsam da sadece izlemişim" dedi.
-"Ben bu yazıyı görmedim"-
Toplantıya katılanların hükümete karşı cebir, şiddet, tehdit içeren beyanlarda bulunduğunun kaydedildiğine işaret eden Alan, toplantıda konuşma yapmaması nedeniyle bu iddianın hukuken kendisine yöneltilemeyeceğini vurguladı.
Alan, 10 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu konulu belgenin dağıtımında da ÖKK'nın hariç tutulduğuna dikkati çekerek, "iddianamenin kendisi, belgenin ÖKK'ya gönderilmediğini söylemektedir. Ben de aynı şeyi söylüyorum. Bu belge ÖKK'ya gelmemiştir. Ben de bu yazıyı görmedim" dedi.
-Gürcüoğlu'nun görevlendirilmesi-
Bu belgenin eki olarak, BÇG kuruluş şeması bulunduğunu, bu şemada isminin geçmediğini anlatan Alan, sanıklardan, emrindeki emekli Albay Yavuz Gürcüoğlu'nun görevlendirilmesine ilişkin şunları söyledi:
"Görevlendirme yapıldığı tarihte, Mayıs 1997 başlarıydı, 14-15 Mayıs 1997'de başlatılacak sınır ötesi harekat nedeniyle Silopi'de bulunuyordum. Ankara'da Mustafa Çelik komutanlığa vekalet ediyordu. Mustafa Çelik, bir akşam üzeri telefonla beni arayarak, Genelkurmay'ın çalışma grubuna personel istediğini söyledi. Ben de isim belirtmeden uygun birini verin dedim. Kendisi de Yavuz Gürcüoğlu'nu görevlendirmiş. O da Ağustos 1997'de emekli oldu. Ondan sonra da ÖKK tarafından BÇG'de personel görevlendirilmedi."
-"Ben görev vermedim"-
Sanıklardan Abdullah Kılıçarslan ve Lokman Ekinci'ye BÇG ile ilgili hiçbir görev vermediğini anlatan Alan, Kılıçarslan ve Ekinci'de BÇG giriş kartı bulunmasına ilişkin şunları kaydetti:
"Bu sorunun tek bir cevabı vardır. Dönem, PKK'ya karşı yapılacak hudut ötesi harekatın hazırlık ve icra dönemidir. ÖKK'nın tamamına yakını bu harekata iştirak etmektedir. Sınır ötesi olduğu için harekatın yetki, takip ve kontrolü Genelkurmay'a aittir. Harekat, tek giriş olan İç Güvenlik Harekat Merkezi aracılığıyla takip edilmektedir. Raporlar merkeze gelir. ÖKK harekat subayları da kendi birliklerinin faaliyetlerini BÇG ile aynı merkeze gelen raporlardan takip ederler. Bu personelin buraya geliş gidiş nedeni de bundan ibarettir."
Alan, 10 Nisan 1997 tarihli belgede, Batı Çalışma Grubu Kriz Masası'ndan bahsedildiğine işaret ederek, isminin burada da olmadığını söyledi.
-"İddianame benim olmadığımı söylüyor"-
BÇG'ye sürekli giriş kartı verilenlerin listesi ve BÇG'ye ait olduğu ileri sürülen telefon rehberinde de isminin yer almadığına dikkati çeken Alan, "Sonuç olarak, neresinden bakarsanız bakın, iddianamenin kendisi, benim bu çalışma grubunun hiçbir yerinde olmadığımı söylüyor. Ben de bunu söylüyorum" dedi.
"Batı Çalışma Grubu Rapor Sistemi" konulu belgenin "gereği ve bilgi için gönderildiği" adresler içinde ÖKK'nın yer almadığını söyleyen Alan, ÖKK'dan da BCG'ye tek bir rapor veya evrak gönderilmediğini bildirdi.
-"Tanıklar var"-
Suçlama konusu tarihlerde Ankara'da bulunmadığını, PKK terör örgütüne karşı operasyonlar için Güneydoğu'da bulunduğunu anlatan Alan, buna, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel başta olmak üzere birçok kişinin tanık olduğunu ifade etti.
Alan, 27 Mayıs 1997 tarihli Batı Eylem Planı'nın ÖKK'ya dağıtılmadığını, kendisine de özel olarak gönderilmediğini söyledi ve plan yayımlandığı tarihte sınır ötesi Çekiç Harekatı için uzun süredir Kuzey Irak'ta bulunduğunu anlattı.
-"İlk defa savcılıkta gördüm"-
Alan, planı ilk defa savcılıkta gördüğünü ifade ederek, terörle mücadele için uzun süredir Güneydoğu ve Kuzey Irak'ta bulunduğu süre içinde hazırlanan, bilgisi, imzası ve parafı olmayan belge nedeniyle kendisine sorumluluk yüklenemeyeceğini dile getirdi.
ÖKK'nın her şeyden önce psikolojik harekat diye bir görevi bulunmadığını vurgulayan alan, TSK bünyesinde bu görevin Psikolojik Harekat Daire Başkanlığına ait olduğunu belirtti.
Emrinde, ÖKK tarafından planlanan ve uygulanan somut hiçbir psikolojik harekat faaliyetinin iddianamede yer almadığını, gerçeğin de böyle olduğunu anlatan Alan, irtica brifingine katıldığı iddiasının doğruluğunun da "sıfır" olduğunu söyledi.
Alan, "Aralarında bin kilometre bulunan iki ayrı yerde fiziken bulunabilir miyim? 10 Haziran 1997'de PKK ile mücadelede Kuzey Irak'tayım. Bu brifinge katılmamış olmakla birlikte, iddianameye göre bu brifingler basına, üniversitelere yargıya da verilmiş. Diğer kurumlar için suç teşkil etmiyorsa, emirle katılan Genelkurmay için neden suç oluyor?" diye sordu.
-"Yurt dışı Londra olur Paris olur..."-
Soruşturma aşamasında verdiği bir ifadede Kuzey Irak'ta bulunduğunu söylediğini, bunun tutanağa "yurt dışı" olarak geçtiğini bildiren Alan, "Yurt dışı Londra olur, Paris olur, New York olur, Roma olur. Ben belirtilen zaman diliminde, Silopi Şırnak'ta, ardından Kuzey Irak'ta görev yaptım" dedi.
İddianamede sanıkların hükümete karşı cebir, şiddet, tehdit içeren beyanlarda bulunduğunun öne sürüldüğünü, oysa kendisine böyle bir iddia yüklenmediğini anlattı.
Alan, 4 yıllık görevi süresince ÖKK'nın öncelikli görevinin PKK ile mücadele olduğunu bildirerek, "Bugün her ne kadar bölücü terör örgütüyle mücadele etmek hayırlara vesile olmasa da benim 4 yıllık görev süremin çoğu bölücü terör örgütüyle mücadelede geçmiştir" diye konuştu.
-Müşteki avukatlarının sorularını yanıtlamadı-
Müşteki avukatlardan Emrullah Beytar, Alan'a, "BÇG'ye personel görevlendirmesini şifahi emirle yaptığınızı söylediniz. Şifahi emirle görevlendirme yaptığınıza göre BÇG'nin mahiyetiyle ilgili bilginiz var mıydı?" diye sordu.
Alan, bu sorunun ardından, müştekilerin davaya müdahilliğine karar verene kadar sorularını yanıtlamayacağını bildirdi.
Cevaba karşın mahkemenin daha önce aldığı karar uyarınca müşteki avukatları Alan'a soru yöneltmeyi sürdürdüler.
-Sessiz kaldı-
Müşteki avukatlarından Muhammet Emin Özkan, "Suçlu olmadığınızın delili olarak beyan ettiğiniz Silopi ve Kuzey Irak'ta bulunmanız, kendi kararınızla mıdır, yoksa devrilen hükümetin emriyle midir? Kişi şehir dışında olsa bile yasa dışı teşkilatı yönetemez mi?" sorusunu yöneltti.
Soruya izleyicilerden yükselen tepki üzerine Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "Seyircileri uyarıyorum. Salonu boşaltmak zorunda kalacağım" dedi.
Sanık avukatlarından Ali Fahir Kayacan ise "ÖKK'nın, Türkiye sınırları içinde, Sivas'ta yapıldığı gibi insanları insanlık dışı biçimde, benzin dökerek yakması söz konusu olabilir mi?" diye sordu.
Alan, bu soruya, "Söz konusu bile olamaz" karşılığını verdi.
-"Bilmiyorum"-
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, ÖKK'nın, 1990'a kadar Özel Harp Dairesi adını taşıdığını belirterek, "ÖKK'nın, psikolojik harp faaliyeti görevi olmadığını söylediniz. Kamuoyuna daha önceden yansıdı. Sabri Yirmibeşoğlu (eski Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanı), 6-7 Eylül olaylarının, Özel Harp Dairesi işi olduğunu söylüyor. Sizden önceki dönemde, Özel Harp Dairesinin psikolojik harekat görevi var mıydı?" sorusu üzerine Alan, "Bilmiyorum" dedi.
Avukat Yakup Akyüz de müvekkili Alan adına yaptığı savunmada, "Burada soruları dinledikten sonra, Türkiye'de ulaşılmak istenen barış ortamının nasıl gerçekleştirileceği konusunda kuvvetli şüphelere düştüm. Sanki TSK mensupları Türk ana babalarının çocukları değilmiş, Sibirya'dan gelmiş gibi sorulara muhatap olmasını üzüntüyle karşıladım. Bu salondaki ve Silivri'deki, Türkiye Cumhuriyeti'ni korumakla görevli insanlarla helalleşilmeden nasıl barış olacak" ifadelerini kullandı.
Müvekkilinin suçsuz olduğunu savunan Akyüz, beraat talebinde bulundu.
2004 MGK KARARLARI GEREKÇELİ BERAAT TALEPLİ DİLEKÇE
Öte yandan, duruşmada dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın avukatı Erol Aras, bir gazetede yayımlanan 14 Ağustos 2004 tarihli MGK kararlarına işaret ederek, "müvekkilinin beraatı ve davanın sona ermesi" talebini içeren dilekçe verdi.
Dilekçede, 2004'teki MGK toplantısı ile 28 Şubat 1997'deki MGK kararlarıyla birebir örtüşen bir durumun ortaya çıktığı ileri sürüldü.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
SANIK ERSİN YILMAZ'IN SAVUNMASI
Duruşmada tutuksuz sanık emekli Tümgeneral Ersin Yılmaz da savunma yaptı. Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde, 1994-1997 yılları arasında lojistik daire başkanı olarak görev yaptığını belirten Yılmaz, görevlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) askeri ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve bu ihtiyaçların Milli Savunma Bakanlığı kanalıyla giderilmesi olduğunu kaydetti.
İddianamede, şahsına isnat edilen suçun unsurlarının oluşmadığını savunan Yılmaz, soruşturma aşamasında, Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili'nin kendisine sorduğu 76 sorudan sadece 4'ünün göreviyle alakalı olduğunu söyledi.
İddianamede katıldığı iddia edilen, "irtica konusunda alınacak tedbirler" konulu, 7 Nisan 1997 tarihli toplantıda bulunmadığını ifade eden Yılmaz, toplantı belgesinin yazım formatının TSK'ya uygun olmadığını iddia etti.
Yılmaz, "TSK bünyesinde görev yaptığım 40 yılı aşkın dönemde, suç oluşturan hiçbir eylemde bulunmadım. Adli kontrol hükümlerimin kaldırılmasını ve beraatıma karar verilmesini istiyorum" dedi.
Lojistik Dairesinin, yurt içinde ve dışında yapılan bütün operasyonların lojistik desteğini yapmaktığını belirten Yılmaz, 1997'deki sınır ötesi harekatta da görev üstlendiklerini söyledi.
-Çapraz sorguda soruları yanıtlamadı-
Savunmasını tamamlamasının ardından Yılmaz'ın sorgusuna geçildi. Müşteki avukatı Emrullah Beytar'ın, "Sanıklardan Yavuz Gürcüoğlu, BÇG'de çalıştığını, taşralardan gelen bilgilerin tasnif edilerek lojistik birimlerine verildiğini söylemektedir. Bu konuda ne diyorsunuz?" sorusunu, Yılmaz, yanıtsız bıraktı.
Müşteki avukatı Hüsnü Tuna'nın, "28 Şubat darbesinin planının yapıldığı tarihte Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan toplantıya Genelkurmay 'J' başkanlarının katıldığı görülüyor. Buna katıldınız mı?" sorusuna Yılmaz, "Konuyu bilmiyor, konuyu öğrensin öyle cevap vereyim" yanıtını verdi. Avukat Tuna da "Konuyu biliyorum, siz cevap vermek istemiyorsunuz" karşılığını verdi.
-"Zımni ikrar olarak değerlendiriyorum"-
Müşteki avukatı Müşir Deliduman'ın, "İllegal bir toplantının tutanak şeklinin yasalara uygun olması gerekir mi?" sorusuna Yılmaz, "Toplantıya katılmadım, benimle ilgisi yok" cevabını verdi.
Yılmaz'ın, diğer sorulara cevap vermesi üzerine avukat Deliduman, "Bunu zımni ikrar olarak değerlendiriyoruz" dedi.
Deliduman'ın bu sözüne bazı sanıklar ve yakınları tepki gösterdi.
Yılmaz'ın avukatı Emre Baykurt, müvekkilinin, Batı Çalışma Grubu (BÇG) toplantılarına katılması yönünde emir almadığını, 7 Nisan 1997 tarihli toplantıya katılmadığını savundu.
Baykurt, müvekkilin duruşmalardan vareste tutulmasını, adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını istedi.
SANIK MEHMET BAŞPINAR'IN SAVUNMASI
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan dönemin Savunma Planlama ve Kaynak Yönetim Planlama Daire Başkanı emekli Tümgeneral Mehmet Başpınar, 7 Nisan 1997'de Genelkurmay Karargahı'nda yapılan toplantıya katılmadığını belirtti.
-"BÇG'de brifing vermedim"-
Toplantı listesinde ismi bulunan bazı daire başkanlarının, o dönemde yurt dışında olduğunu ancak iddianamede toplantıya katılmış gibi gösterildiğini öne süren Başpınar, şöyle konuştu: "BÇG faaliyetleri kapsamında brifing verdiğim ifade edilmektedir ancak hiçbir şekilde brifing vermedim. Emrimde çalışan hiçbir personeli de BÇG'de brifing vermek için görevlendirmedim. Bana da böyle bir talep gelmedi. Brifing verme emri vermediğim gibi brifing de vermedim. Eğer ben bir brifing vermiş olsaydım, toplantıların en az birinde dairem ve ismim yer alırdı. Böylece iddianamenin kendisi de BÇG toplantılarına katılmadığımı teyit etmektedir. BÇG şemasında, üst kurulunda, dairem yok. BÇG'de görev alanların listesinde ismim, telefonum ve adresim yok."
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir tarafından kendisine iki takdir belgesi verildiğini bildiren Başpınar, "Bunların hiçbirinde BÇG geçmemektedir. Hiçbir evrakta da ismim, parafım, imzam bulunmamaktadır. Aleyhimde kesin, somut, hiç delil yer almıyor. BÇG yapısında yer almadığım ortadır. Beraatimi talep ediyorum" dedi.
Başpınar'ın avukatı Erinç Sağkan da müvekkiline BÇG'de hiçbir görev verilmediğini savunarak beraatini istedi.
DURUŞMA SONA ERDİ
28 Şubat sürecinde, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri iddiasıyla 103 kişi hakkında açılan davanın 41. duruşması akşam saatlerinde sona erdi. Duruşmada, dönemin Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan, dönemin Genelkurmay Başkanlığı Lojistik Daire Başkanı emekli Tümgeneral Ersin Yılmaz ve dönemin Genelkurmay Başkanlığı Savunma Planlama ve Kaynak Yönetim Daire Başkanı emekli Tümgeneral Mehmet Başpınar’ın savunmaları alındı.
GAZETE VE İNTERNET SİTELERİNE SUÇ DUYURUSU
Mahkeme ayrıca, verdiği ara kararda, bazı gazete ve internet sitelerinde yargılama ve mahkemeye yönelik eleştirilere yer veren haber ve köşe yazıları ile ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Mahkeme, 28 Şubat davasına ilişkin Twitter'dan paylaşımlarda bulunan AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Zaman Gazetesi muhabiri Büşra Erdal, Yeni Akit muhabiri Erol Metin ve Star muhabiri Mustafa Türk ile haber yapan bazı gazeteler hakkında basın yoluyla hakaret etmek iddiasıyla gereğinin yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verdi.
Mahkeme, müşteki Tamer Tatar'ın soruşturma dosyasına delil olarak sunduğu CD'nin akıbetinin, Genelkurmay Başkanlığınca yürütülen soruşturmanın sonuçlanmasının ardından değerlendirilmesini de kararlaştırdı.
Öte yandan aylık tutukluluk değerlendirmesini yapan mahkeme, bu konudaki ara kararını da açıkladı. Sanıklar emekli Korgeneral ve MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, emekli Tümgeneral Ersin Yılmaz ve Mehmet Başpınar'ın duruşmalardan vareste tutulmalarına karar veren mahkeme, sanıklar emekli Orgeneral Çevik Bir ve Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Erol Özkasnak ve Kenan Deniz ile emekli Tuğgeneral İdris Koralp'in tutukluluk halinin devamını kararlaştırdı.
2004 MGK KARARLARI ÜZERİNDEN TAHLİYE VE BERAAT İSTEDİLER
28 Şubat darbe davasının dünkü duruşmasında sanıklar, Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) ‘dini grupların takibini’ öngören 2004 tarihli kararlarını gündeme getirdi. Davanın bir numaralı sanığı, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı, MGK kararlarını gerekçe göstererek beraat talebinde bulundu. Karadayı’nın avukatlarının Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu dilekçede dönemin baskılarının itirafı anlamına da gelen, “Eğitim kurumları, dernekler ve bazı gruplar askeri darbe oluşturmak gerekçesiyle değil, Anayasa’nın temel niteliği olan ‘laiklik’ ilkesini korumak için takip altındaydı.” ifadeleri kullanıldı. Dilekçede, MGK kararlarının hükümet tarafından yalanlanmadığını belirtilerek, “Fethullah Gülen grubunun Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu koordinesinde takip edilmesini içeren MGK kararı 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararıyla birebir örtüşmektedir.” dedi. Dilekçede ayrıca, kararların uygulamaya konulduğunun açıkça anlaşıldığı belirtildi.
Sanıklarından emekli Org. Çetin Doğan ise avukatı aracılığıyla mahkemeye ilettiği dilekçesinde, 2004 tarihli MGK kararlarını gerekçe göstererek 28 Şubat davasından tahliyesini istedi. Ancak mahkeme heyeti, tahliye taleplerini kabul etmedi.
Duruşma, 04 Aralık 2013 (bugün) saat 10.00'a ertelendi.
(04 Aralık 2013, 12:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap