BASINDA ABDULLAH HARUN:
28 Ocak-9 Şubat 1995, Akit gazetesi, yazı dizisi |
14 Mart 1996, Akit gazetesi, yazı |
24-28 Kasım 1996, Akit gazetesi, yazı dizisi |
27-28 Aralık 1996, Akit gazetesi, yazı dizisi |
31 Ocak 1998, Akit gazetesi, yazı |
2 Şubat 1998, Akit gazetesi, yazı |
15 Mart 1998, Akit gazetesi, yazı |
31 Ocak 2000, Akit gazetesi, yazı
BİRİLERİ
Akit, 14 Mart 1996
Sanki Jak Kamhi suikast girişimi sonrası gelişmeleri yaşıyoruz. İki sene kadar önce Mumcu suikasti ve Kamhi olayı sonrası daha önceki laiklik cinayetlerinde olduğu gibi medya ve bazı siyasiler müslümanları peşinen katil ilan etmiş ve yoğun bir propagandaya girişmişti. O günlerde tesadüflerle (!) gelişen polis operasyonları sonucu İslami Hareket Örgütü'nün ortaya çıkarıldığı ve laiklik cinayetlerini bunların işlediği açıklanmıştı. Sadece zanlıların polisteki ifadesine dayanarak zamanın Başbakanı Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, bazı siyasiler ve medya, katilleri açıklamış, İran'ı suçlamışlardı. Evet, yalnızca polisin gönüllü (!) itiraf ettirmesine dayanarak. Oysa hukukta polisin ettirdiği itiraf geçerli değildi, sanığın yargılanması ve mahkemece suçlu bulunmasıyla suç sabit olabilirdi. Türkiye bir hukuk devletidir diyen Demirel ve ekibinden gayet hukuki (!) bir suçlama yapılmıştı böylece. Tam da Amerika'nın İran'a yüklenmesine tesadüf (!) etmişti o günlerde bu gelişmeler, tıpkı bugünlerde İrfan Çağırıcı'nın birden yakalanışıyla laiklik cinayetlerinin ikinci kez aydınlanışının (!) ABD'nin, İsrail'deki patlamalar yüzünden İran'ı bir kez daha köşeye sıkıştırma atağına ve Ortadoğu'da terör zirvesine tesadüf (!) etmesi gibi. Tesadüflerin peşpeşe gelişi de tesadüfen olmalıydı!.. Medya ve bazı politikacılar o gün de bugün olduğu gibi cinayetleri peşinen çözmüşlerdi ve onlar için problem artık İran'a nasıl bir tavır konulacağı idi. Kimisine göre savaş açılmalıydı... Kimisine göre ilişkilerin kesilmesiyle yetinilmeliydi. Kimisine göre de açıkça uyarılmalı, bir daha böyle şeylere tevessül etmemesi hatırlatılmalıydı... Sonra ne oldu? Çözüldüğü söylenen laiklik cinayetleri tekrar faili meçhul kalmaya devam etti.
O günlerde TBMM'de kurulan Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu birkaç yıllık çalışması sonucunda ilginç bir sonuca varmış, bir yere varamaz, varsa bile sonuçlar örtbas edilir dediği komisyon bir yere vardı, çok sınırlı da olsa vardı. Devletin içindeki bazı birimler komisyona bilgi vermeye yanaşmamış ya da yanıltıcı bilgi vermişti. Komisyon raporu sonucu, devletin içindeki bazı birimler suçlanmıştı. İşte o zaman müslümanlara propaganda savaşı yürüten güçler kuyruklarını kısmış ve sinmişti. Komisyon sonuçlarını kıyıda köşede hafiften vererek olayı geçiştirdiler. Ya komisyon sonuçları müslümanları suçlasaydı... Hiç böyle geçiştirirler miydi?.. Sayfa sayfa verir müslüman ülkelerle aramızı açmak, bizi İsrail'le daha da yakınlaştırmak için bu fırsatı da en iyi şekilde değerlendirirlerdi.
Bugünlerde yine Kamhi olayı sonrasına benzer gelişmeler oluyor. Tam da Cumhurbaşkanı'nın İsrail ziyareti öncesi, tam da Ortadoğu'da terör zirvesi öncesi. Tam da ABD'nin İran'a tekrar yüklenişi ile beraber. "Türkiye'nin Güneydoğusu Ankara'ya kadar ilgi alanımız içerisindedir" diye Savunma Bakanları Ariel Şaron'un resmen açıklama yaptığı İsrail ile ilişkiler kuruluyor, güvenlik anlaşmaları imzalanıyor, yahudilerin Türkiye'yi de içine alan "arz-ı mev'ud-vadedilen topraklar" inancı Türk Başbakanı tarafından kabul ediliyor. Eee, böyle olunca da müslüman Türkiye, Hamas'a ve İran'a karşı ABD ile İsrail ile omuz omuza olmayacak da ne olacak? Bunlardan her türlü komplo beklenir, Kubilay olayı da beklenir, laiklik cinayetleri de...
1990 yılı sonunda İtalya'da patlak veren Gladio-Kontrgerilla skandalı ile ABD/CIA öncülüğünde tüm NATO ülkelerinde kurulduğu o ülke yetkililerince de itiraf edilen komünist karşıtı resmi fakat gizli kontrgerilla örgütlerinden bizim ülkemizde olanı, Başbakanken Ecevit tarafından ortaya çıkarılmış ama üstüne fazla gidilmeyip örtbas edilmişti. Bu örgütün bir önemli taktiği, komünistleri halkın gözünden düşürüp çekiciliklerini gidermek ve öcü göstermek için sahte operasyonlar düzenlemekti. Bunun için İtalya'da birkaç bombalama eylemi düzenlendi ve komünistler suçlandı. Sonuçta başardılar da... Komünizm yıkıldıktan sonra hedefleri artık İslam'dı. 90 yılı içinde peşpeşe gelen ve dört taneye ulaşan laiklik cinayetleri, Gladio skandalı patlayınca durdu uzun süre. Bu da dikkati çekmişti... Bunlar unutulacak şeyler değil. Ama unutulmasını uman birileri var...
Bugünlerde yine Kamhi olayı sonrasına benzer gelişmeler oluyor. Birileri ortam hazırlamaya çalışıyor. Aynı senaryolar bıktırıcı şekilde tekrar edilmeye çalışıyor. İnandırıcı olmak için senaryolarında az da olsa değişiklik yapmalılar. O birilerine tavsiyemiz...
BASINDA ABDULLAH HARUN:
28 Ocak-9 Şubat 1995, Akit gazetesi, yazı dizisi |
14 Mart 1996, Akit gazetesi, yazı |
24-28 Kasım 1996, Akit gazetesi, yazı dizisi |
27-28 Aralık 1996, Akit gazetesi, yazı dizisi |
31 Ocak 1998, Akit gazetesi, yazı |
2 Şubat 1998, Akit gazetesi, yazı |
15 Mart 1998, Akit gazetesi, yazı |
31 Ocak 2000, Akit gazetesi, yazı
|